DeSkNoTe
  ÇOCUKLAR İÇİN DİN EĞİTİMİ-4-
 

Yolda Giderken

Kahvaltılarını yapan ve hazırlıklarını tamamlayan insanları işyerlerinde, okullarında veya farklı ortamlarda çeşitli uğraşılar beklemektedir. İnsanların birçoğunun akşam olmadan önce yapmaları gereken belirli işler vardır. Allah Kuran'da bu durumu, "… gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır." (Müzzemmil Suresi, 7) ve "O... gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır." (Furkan Suresi, 47) şeklinde bildirmektedir.

Mümin önündeki her günü, Allah'ın hoşnutluğunu, sevgisini ve cennetini kazanmak ve hayırlı işler yapmak için yeni bir fırsat olarak görür. İşleri ne kadar yoğun olursa olsun, Allah'ın hoşnutluğunu aramayı bir an bile olsun unutmaktan sakınır. "… Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19) ayetinde bildirilen Hz. Süleyman'ın duasını kendine örnek alır ve gün içinde yapabileceği şeyleri Rabbimizin kendisine ilham etmesini diler.

İşine veya okuluna gitmek üzere evinden dışarı çıkan herkes, aslında düşünmesi gereken pek çok varlık ve olayla karşı karşıya kalır. İnsanın gördüğü herşey Allah'ın bilgisi dahilinde ve O'nun dilemesiyle oluşmuştur, mutlaka belirli bir sebebi vardır. İşte bu gerçeği aklından çıkarmayan mümin, başını yukarıya kaldırdığında gökyüzünün mükemmel bir şekilde yaratılmış olduğunu görür. "Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık..." (Enbiya Suresi, 32) ayetinin tecellisiyle karşılaştığını anlar.

Gökyüzünün "korunmuş tavan" olma özelliği, sahip olduğu atmosferden kaynaklanır. Yerküremizi çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir. Atmosfer, uzaydan gelen ve canlılar için zararlı olan ışınları filtre eder; Dünya'ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek, Dünya'ya ve canlılara zarar vermesini engeller; Dünya'yı, uzayın ortalama eksi 270 derecelik dondurucu soğuğundan korur. İnsanların birçoğu gereği gibi takdir etmeseler de, Allah yaşam için ideal bir ortam yaratmış ve onları gökyüzünden gelecek tehlikelere karşı korumuştur.

Allah, göğü gözlemleyen bir müminin, uyumlu ve kusursuz yaratılış delillerini kısa sürede anlayacağını Kuran'da şöyle bildirmektedir:

O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)

Allah göklerin ve yerin yaratılışında, imani bir derinlikle bakanlar için deliller olduğunu Kuran'da şöyle haber vermektedir:

Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 6-8)

Bakışlarını gökyüzünden yere çeviren mümin başka bir yaratılış delili ile karşılaşır. Üzerinde güvenle yürüdüğü yerin altı, magma denilen bir "ateş tabakası" ile kaplıdır. Üstelik yer kabuğu son derece incedir; yani bu ateş neredeyse hemen ayaklarının altındadır. Öyle ki yeryüzü kabuğunun tüm dünyaya kıyasla kalınlığı, bir elma kabuğunun tüm elmaya kıyasla kalınlığına benzetilebilir. İşte bu gerçekleri aklından geçiren mümin, dünyanın ve dünya üzerindeki tüm canlıların Allah'ın dilemesiyle, O'nun yarattığı kusursuz bir denge sayesinde yaşadıklarını ve güvenlik içinde varlıklarını sürdürdüklerini bir kez daha anlar.

Hikmet gözüyle bakan müminler çevrelerindeki güzellikleri ve yaratılış harikalarını hemen fark ederler. Örneğin, havada büyük bir zerafetle süzülen kuşlar, manavın vitrinini süsleyen göz alıcı renklere sahip meyveler, bir pastaneden yayılan etkileyici kokular, Allah'ın nimetleri olduğu için bir mümine, diğer insanların kavrayamayacağı anlamlar ifade eder.

Sokakta yürürken önüne çıkan sayısız ayrıntıdaki "deliller" üzerinde düşünen mümin, diğer taraftan davranışlarına da dikkat eder. Örneğin abartı ve gösterişten uzak bir şekilde yürür. Çünkü Allah "Yürüyüşünde orta bir yol tut..." (Lokman Suresi, 19) ayetiyle, mütevazi bir yürüyüş şeklinin doğru olduğunu haber verir. Mütevazi olan insan Allah'ın emrine uyarak, tüm tavırlarında olduğu gibi yürüyüşünde de orta bir yol tutmakla Allah katında da, müminlerin gözünde de makbul bir konuma gelir.

İnananlar insanı yaratanın ve ona bütün özelliklerini verenin Allah olduğunu bilirler. Ancak, Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar bu gerçeği göz ardı eder ve sahip oldukları özelliklerin kendilerine ait olduğunu düşünürler. Güzelliklerini, zenginliklerini, bilgili veya başarılı olmalarını kendilerine mal eden bu insanlar, büyüklenir ve kibirlenirler. Kibirleri nedeniyle insanları ezmek ve onlara üstünlüklerini göstermek isterler. Bu düşünceleri sözlerine ve bütün davranışlarına yansıdığı gibi yürüyüşlerine de yansır. Oysa her insan Allah'ın üstün ilim ve kudreti karşısında acizdir, yaşamının her anında Allah'a muhtaçtır. Allah bu gerçeğin şuurunda olmayan insanları Kuran ayetleriyle uyarmakta, böbürlenmeyi Kuran'da şöyle yasaklamaktadır:

İnsanlara yanağını çevirip böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Lokman Suresi, 18)

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin. (İsra Suresi, 37)

Kuran ahlakını yaşayan bir insan her zaman acizliğinin, Allah'ın dilemesiyle yaşadığının, sahip olduğu herşeyi kendisine çerenin kainatın tek sahibi olan Allah olduğunun bilincindedir. Her zaman bu bilinçle yaşadığı için de etrafındaki her olayı Kuran'a göre değerlendirir.

İnsanın gün içinde yürüyerek çok fazla yol kat edemeyeceği açıktır. Yürümek, kısa mesafeler için kolay bir işlem ve Allah'ın insana sunduğu büyük bir nimettir. Ancak, insanın uzun bir mesafeyi yürümeye gücü yetmez; belirli bir süre sonra vücudu yorulur ve daha fazla yürümesine imkan vermez. Kullarının bu acizliğini bilen Allah, kolay bir şekilde ulaşım sağlayabilmeleri için kendilerini taşıyacak hayvanlar ve araçlar yaratmıştır. Allah'ın kullarına karşı merhametinin ve şefkatinin göstergesi olan bu büyük lütfunun haber verildiği Kuran ayetlerinden bazıları şöyledir:

Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar (hayvanlar), ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkepleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (Nahl Suresi, 7-8)

... Sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. (Zuhruf Suresi, 12)

Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (Hac Suresi, 65)

Allah demir ve çelik gibi madenler ve çeşitli imkanlar yaratmış, insanlara bunları kullanarak çeşitli araçlar yapmalarını ilham etmiştir. İnsanlar da Allah'ın dilemesiyle araba, otobüs, tren, gemi, uçak gibi ulaşım araçları yapmışlardır. Böylece Rabbimiz insanların güç yetiremeyecekleri yolculukları onlara kolaylaştırmıştır. Kendilerine sunulan bu nimetler karşısında insanlara düşen ise, bir araca bindiklerinde Allah'ı hatırlamaları, O'nun adını yüceltmeleri ve O'na şükretmeleridir. Bu durumu Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: "Bunlara bizim için boyun eğdiren (Allah) ne yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık" demeniz için. (Zuhruf Suresi, 13)

Bugünkü ulaşım, geçmişle kıyaslanmayacak kadar hızlı, konforlu ve rahat bir hal almıştır. Kuran ahlakını yaşayan bir insan için bunlar üzerinde düşünmek, hem Allah'a yakınlaşmak hem de nimetler için samimi bir şekilde O'na şükretmek için önemli yollardan biridir.

Mümin bir araç içinde seyahat ederken de yine Allah'ı düşünür. Yandaki aracı kullanan kişi, arabanın rengi, modeli, etraftaki diğer araçlar ve insanlar, onların hareketleri, öndeki aracın arka camındaki bir yazı, yol boyunca sıralanmış binalar, binaların şekilleri, camları, tabelalar, tabelalardaki yazılar, bunların tümü Allah'ın bir kader üzere yarattığı detaylardır. Allah bu gerçeği insanlara "Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" (Kamer Suresi, 49) ayetiyle haber verir.

Allah yalnızca bir insan için değil, yeryüzündeki milyarlarca insan için her an karşılaşacakları şeyleri yaratmaktadır. Kuran ahlakını yaşayan bir insan için bunları düşünmek, Allah'ın her an yanında olduğunu, her hareketini ve davranışını gördüğünü bilerek hareket etmesine vesile olur. Gün boyunca bu gerçeğin bilincinde olduğundan, ne sıkışan trafik, ne önüne aniden çıkan bir araç, ne bir zorluk, ne de başına gelen herhangi bir sıkıntı müminin Allah'a olan teslimiyetli davranışlarını değiştirmez.

Bazı insanlar ise aksilik gibi görünen küçük bir olaya dahi sabredemez, hatta kimi zaman kendilerini kaybeder, dengesiz tavırlar gösterirler. Trafiğin sıkışması veya dikkatsiz bir sürücü hemen sinirlenip söylenmelerine, bağırıp çağırmalarına yol açabilir. Sıkışan trafikte beklemeye tahammül edemez, bunu arka arkaya korna çalarak protesto eder, diğer insanları da rahatsız ederler. Bunlar gibi olumsuz davranışlarının nedeni ise, herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu tamamen unutmalarıdır.

Kuran ahlakına sırt çeviren bir insan için ulaşım bir nimet değil bir külfet, bir bela haline gelir. Örneğin yolda giderken, çukurlar, trafiğin sıkışmasına sebep olanlar, ani bastıran bir yağmur ve daha pek çok konu ile bütün gün aklını meşgul eder. Bu boş düşüncelerin ise kendine ne dünya hayatında ne de ahirette hiçbir faydası yoktur. Birçok insan kendisini derin düşünmekten alıkoyan asıl konunun dünya üzerinde vermek zorunda olduğu mücadele olduğunu iddia eder. Yiyecek, barınma, sağlık gibi ihtiyaçlarını temin etmeye vakit ayırdığı için Allah'ın varlığı ve yaratılış delilleri üzerinde düşünmeye vakit ayıramadığını söyler. Oysa bu, bir kaçıştan başka bir şey değildir. İnsanın sorumlulukları ve içinde bulunduğu konum ile, düşünmesinin hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü Allah'ın razı olması için yaratılış delillerini, kaderi, ahireti, ölümü, dünyada Rabbimizin verdiği nimetleri düşünen insan, yanında Allah'ın yardımını bulacaktır. Görecektir ki kendisi için problem olan pek çok konu ardı ardına kolayca çözülmekte, düşünmeye rahatlıkla fazla vakit ayırabilmektedir.

Mümin bir gün boyunca karşılaştığı her ortamı yaratanın Allah olduğunu hiçbir zaman unutmaz. Bunların yaratılış amacı ise, güzel bir şekilde sabretmek ya da örneğin, eğer imkanı varsa trafiğin tıkanmasına sebep olan nedeni ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Kişisel bir çabayla çözümlenemeyecek bir problem varsa bu durumda yapılacak tek şey sabırla beklemektir. Bazı insanlar gibi sinirlenmek, bağırmak, tartışmak, insanın hem kendisine hem de başkalarına zarar verebileceği anlamsız ve yanlış davranışlardır.

İnsanların sabır gösterme konusunda denendiklerini anlamaları için çok büyük acılar, büyük trajik olaylar beklemeleri yanlıştır; çünkü Allah insanı gün boyunca büyük küçük birçok olayla imtihan eder. Bu şekilde gün içindeki trafik sıkışıklığı, bir yere geç kalma gibi sıkıntı verici olaylar, ufak tefek kazalarla da insanlar denenirler. Ancak bu durum karşısında Kuran ahlakını yaşayan insanlar, içlerinde en ufak bir sıkıntı bile duymadan, şikayet etmeden sabrederler. Nitekim Allah Kuran'da, müminlerin özelliklerinden birinin de kendilerine isabet eden sıkıntılara sabretmeleri olduğunu bildirmektedir:

Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. (Hac Suresi, 35)

Trafikte meydana gelebilecek kazalar karşısında da mümin itidalli ve tevekküllüdür. Böyle bir durumda, yaşadığı olayı yaratanın Allah olduğunu bilerek akılcı davranır. Olay yerindeki yaralıları kurtarmaya, yardım çağırmaya ve kazanın verdiği zararın artmasını önlemek için gerekli tedbirleri almaya çalışır. Dünya hayatının her anında Allah'ın razı olduğu güzel davranışlarda bulunmakla sorumlu olduğunu bilir.

Allah insanın yaratılış amacını ve kendisine verilen bu sorumluluğu Mülk Suresi'nde şöyle bildirmektedir:

O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)

Dünya hayatının her anını Kuran ahlakı doğrultusunda yaşayan mümin, yolculuğu sırasında boş ve anlamsız düşüncelerin zihnini işgal etmesine izin vermez; dikkatini üzerinde derin derin düşünebileceği olay ve varlıklara yöneltir. Örneğin, Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar gökyüzünde uçan kuşlara baktıklarında bunu sıradan bir olay olarak algılarlar. Oysa mümin için, kuşların hiçbir yere bağlı olmadıkları halde hassas kanatları ile hava boşluğunda çeşitli manevralar yapmaları ve boşlukta adeta asılı kalmaları, uçuşlar, sıçrayışlar ve manevralar yapmaya en uygun biçimde tasarlanmış kanatları, beslenmeye en uygun şekilde yaratılmış gaga yapıları, uçma teknikleri, özel iskelet, solunum, sindirim ve diğer sistemleri, tüylerinin kompleks ve aerodinamik yapısı, yuva yapma teknikleri, duyu organları, avlanma ve beslenme yöntemleri, davranışları, üreme ve çeşitli işlevler sırasında çıkardıkları sesler, kuşlardaki tasarım harikası sistemler, Allah'ın varlığının, üstün ilim ve kudretinin delillerindendir. Allah Kuran'da, "Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor…" (Mülk Suresi, 19) ayetiyle bu gerçeğe dikkat çekmektedir. Müminler de yolda ilerlerken çevrelerindeki bu gibi iman hakikatlerini izler ve Allah'ın sonsuz kudretine her an şahitlik ederler.

 
  şu ana kadar 11009 ziyaretçi (17770 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol