DeSkNoTe
  ÇOCUKLAR İÇİN DİN EĞİTİMİ-6-
 

İbadetlerini Yerine Getirirken

"Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zariyat Suresi, 56) ayeti, Allah'ın insanları Kendisine kulluk etmeleri için var ettiğini haber verir. Diğer bir ifadeyle, insanın yaratılış amacı, herşeyin yaratıcısı olan Rabbimize Kuran'da bildirildiği şekilde kulluk etmektir. İşte bu nedenle Kuran'ı rehber edinenler gereği gibi Allah'a ibadet etmeyi herşeyden üstün tutar; ortalama altmış-yetmiş yıllık kısa ömürlerini ahiret için ciddi bir çaba harcayarak ve Allah'ın rızasını kazanmaya çalışarak geçirirler. Bu durum, günlük hayatlarının her anında kendini gösterir.

Mümin Kuran ahlakını yaşamanın dünya hayatının bir kısmını, belirli anlarını veya safhalarını değil, tümünü kapsadığının bilincindedir. Allah'ın emirlerini titizlikle uygular ve daha fazla hayır işleyerek sürekli salih amellerde bulunur. Vaktini Allah'ın Kuran'da belirttiği ibadetlerle geçirir. Bir işinden boşaldığı zaman da hemen yeni bir işe yönelir. Allah'ın "De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."" (Enam Suresi, 162) ayetinde bildirdiği gibi, sürekli olarak hayır ve güzellik peşindedir. Bu çaba arasında bir kesinti, duraklama, sınır yoktur. Mümin için bir işin tamamlanması yeni bir işin başlaması gerektiğinin bir göstergesidir. Çünkü mümin dünyada kendisine verilen her saniyeyi Allah'ın rızasını kazanmak için çaba harcayarak geçirmesi gerektiğini ve ahirette dünyada geçirdiği her anın hesabını vereceğini bilir. Bu nedenle de sadece Allah'ın rızasını kazanabilmek umuduyla her dakikasını Allah'ın en razı olacağını umduğu işleri yaparak geçirir. Allah Kuran'da müminlerin bu yönde çaba harcamasını şöyle emreder:

Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın yorulmaya-devam et. (İnşirah Suresi, 7)

Müminin Allah rızası için yürüttüğü faaliyetler günden güne devamlılık ve süreklilik gösterir. Bu durum, Allah'ın "Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır." (Meryem Suresi, 76) ayetinin bir gereğidir. Rabbimiz, istediği davranış biçiminin ibadetlerde kararlılık olduğunu bir ayette şöyle bildirmektedir:

Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)

Cahiliye insanlarının bu konudaki tutumu ise, ahiretin varlığından şüphe etmek gibi sapkın bir mantıktan yola çıkarak, arada sırada bazı ibadetleri yerine getirmekten ibarettir.

Bazı insanlar kendilerine tek hedef olarak belirledikleri dünya nimetlerini elde etmek için çok büyük bir çaba gösterirler. Zengin olmak, statü kazanmak ya da başka menfaatler için ellerinden gelen herşeyi yaparlar. Çok kısa süre içinde tümüyle ellerinden gidecek olan "az bir değer" (Tevbe Suresi, 9) uğruna büyük bir yarış içine girerler. Allah'ın rızasına ve cennetine talip olan mümin ise, yalnızca Allah için ciddi bir çaba gösterir. Allah Kuran'da, müminin bu özelliğini şöyle tarif etmektedir:

Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)

Bütün gününü Allah'ın rızasını kazanmaya çalışarak geçiren mümin, ibadetlerinde son derece şevkli ve isteklidir. Gün boyunca tüm düşüncelerinde ve davranışlarında Allah'ı hatırlar ve anar. O'nun sonsuz kudreti, aklı, ilmi, sanatı ve diğer sıfatları üzerinde derin derin düşünür. Aslında bu tutum, "... Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et..." (Al-i İmran Suresi, 41) ve "Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret..." (Araf Suresi, 205) ayetlerindeki hükmün hayata geçirilmesidir. Böyle davranan mümin daima huzurlu ve mutludur. Çünkü "... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur" (Ra'd Suresi, 28) ayetinde Rabbimiz kalplerin yalnızca Kendisini anmakla huzur bulacağını haber vermiştir.

Kuran ahlakını kendine rehber alan bir insan Allah'ın yapılmasını emrettiği 5 vakit namaz kılmak, oruç tutmak, abdest almak gibi fiili ibadetlerini büyük bir titizlikle yerine getirir. Örneğin namazlarını vaktinde kılma konusunda çok hassastır. Dünyevi işlerinin namaz kılmasını engellemesine izin vermez. Kendisini Allah'a yaklaştıran bu ibadeti her defasında coşkuyla, zevk alarak ve huşu içinde yerine getirir.

Allah'a gönülden yönelmeden, gösteriş amacıyla ya da "İnsanlar ne der?" endişesiyle namaz kılanlar ise, Allah'a ibadet etmenin hazzını yaşayamazlar. İbadetlerini yerine getirirken zihinlerinde kendilerini Allah'a yakınlaştıracak düşünceler yoktur. Zihinleri Allah'ın adını anmak ve yüceltmekten çok günlük işlerle meşguldür. Allah Kuran'da bu şekilde namaz kılanları şöyle uyarmaktadır:

İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar. (Maun Suresi, 4-6)

Bu şekilde sözde Allah adına bir şey yaptıklarını sanarak Allah'tan korkmadan, O'nu düşünmeden, O'nun varlığını ve yakınlığını hissetmeden ibadet edenler yanılgı içindedirler. İnsanı Allah'a yakınlaştıracak olan davranışlar, ibadet esnasındaki samimiyeti, Allah korkusu, itaati, huşusu, yani takvasıdır.

Elinizdeki kitapta cahiliye insanlarının çarpık ibadet mantığı ayrıntılı olarak ele alınmayacaktır. Bu konu hakkında daha kapsamlı bilgi edinmek isteyenler Adamlık Dini adlı kitabımıza başvurabilirler.

Burada özellikle üzerinde durulması gereken bir nokta vardır: Bazı insanlar ibadet kavramını çok kısıtlı değerlendirir, gün boyunca Allah'ın birkaç emrini yerine getirmenin yeterli olduğunu zannederler. Oysa Kuran'a göre ibadet sadece namaz, oruç, hac, zekat gibi kişinin üzerine farz olan hükümlerle sınırlı değildir.

İbadet, kulluk anlamına gelir. Yani insanların kul olarak Allah için yaptıkları her eylem, konuşma, hal ve tavır birer ibadettir. Namaz bir insan için nasıl önemli ve farz olan bir ibadetse, aynı şekilde öfkeyi yenmek, güzel söz söylemek, insanları uyarmak, zanda bulunmamak ya da tartışmacı olmamak da birer ibadettir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Gözardı Edilen Kuran Hükümleri) Bu nedenle, titizlik ve kararlılıkla korunması, uygulanması gerekenler hem fiili ibadetler hem de ahlaki hükümlerdir. Kısacası, müminler Allah'ın Kuran'da bildirdiği hükümlerin tümüne hayatlarının her anında gereken özeni en fazlasıyla gösterirler. İman edenlerin gün içindeki en önemli ibadetlerinden birisi ise tebliğ, yani insanları doğru yola çağırmak, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak, onları Kuran'a davet etmektir. Öyle ki, bu ibadet müminlerin günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Mümin, sözleriyle, haliyle, tavrıyla yaşamının her anında Allah'ın dinini diğer insanlara anlatmakla ve İslam ahlakını temsil etmekle yükümlüdür. Üstelik bu yükümlülük sadece dini tanımayanlara yönelik değildir. Mümin çevresindeki müminlere karşı da en güzel tavırları göstererek örnek olmaya çalışır. Söz konusu gerçekleri Rabbimiz bir ayette şöyle tarif etmektedir:

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)

Müminler diğer insanları güzel ahlaka davet etmek için her imkanı kullanmaya gayret ederler. Onları Allah'ın varlığı, birliği, sıfatları, insanın yaratılış amacı, Allah'ın beğendiği ideal tavır, davranış ve yaşam biçimi, Kuran ahlakına göre iyi, kötü, doğru, yanlış kavramları, kıyamet, cennet, cehennem ve bunlar gibi konularda bilgilendirirler.

Müminlerin birbirleri arasındaki konuşmaları da gerçekte karşılıklı birer tebliğdir. Onlar da birbirlerini Allah'ın Kuran'da bildirdiği hükümlere uymaya ve İslam ahlakını eksiksizce yaşamaya davet ederler. Kısacası, müminin genel üslubu, tebliğdir.

Müminler hem sözlü hem de yazılı tebliğ metotlarını uygularlar; ayrıca günümüzün son derece gelişmiş kitle iletişim araçlarından istifade ederler. İnsanları Kuran ahlakına davet ederken televizyon, radyo, kitap, dergi, gazete, mektup gibi araçlardan olabilecek en güzel şekilde faydalanırlar.

Kuran ahlakını yaşayan müminlerin gün içinde tebliğ kadar vakitlerini alan bir diğer konu da tebliğe hazırlık yapmaktır. Allah Kuran'da, Kendi yolunda fikri mücadele etmek isteyenlerin önceden bu iş için hazırlık yapmaları gerektiğine işaret etmektedir. Bu nedenle de yapılan tebliğ için insanın kendisini her yönden hazırlaması son derece önemlidir.

Tebliğ için müminin öncelikle yapması gereken işlerden biri, kendini geliştirmesi; Allah'ın dinini anlatabilecek her türlü bilgiye sahip olmasıdır. Yani hem manevi açıdan hem de bilgi yönünden kendini yetiştirmesidir. Özlü, isabetli, ihtiyaca yönelik, ikna ve tatmin edici, etkileyici, hikmetli bir biçimde konuşmak ve yazmak için çalışma yapmak gereklidir. Müslümanın Kuran ayetlerini çok iyi öğrenmesi, Peygamberimiz (sav)'in sünnetini kavraması bu hazırlığın ana konularıdır. İşte, tüm bu hazırlıklar ve çalışmalar müminin günlük hayatının belirli bir bölümünü alır.

 

 

 

 

Gece Yatarken

Gecenin yaratılışında düşünen tüm insanlar için birçok hikmetler vardır. Rabbimiz "Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir" (Yasin Suresi, 37) ayetiyle bu gerçeği insanlara haber vermiştir. Sözü edilen hikmetlerden biri, yavaş yavaş güneşin kayboluşu ve ardından havanın gitgide kararmasında gizlidir. Bu yavaş geçişler sayesinde canlılar, gece ve gündüz arasındaki ışık ve sıcaklık farklılıklarına kolayca alışırlar. Böylece bu farklılıklardan dolayı zarar görmezler. Üstün bir ilim ve kudrete sahip olan Allah, kullarına ve tüm canlılara merhamet etmiş; birçok insanın hayatında bir kez olsun düşünmediği bu nimetle onları faydalandırmıştır.

Kuran ahlakına sahip bir insan bunlar üzerinde düşündüğünde Allah'ın "… O, merhametlilerin (en) merhametlisidir" (Yusuf Suresi, 92) ayetiyle bildirdiği gerçeğin bir delilini daha görür. Şüphesiz, gece ve gündüzün art arda gelişi de Allah'ın insanlar için yarattığı sayısız nimetten biridir. İnsanların bunu daha iyi kavrayabilmeleri için Rabbimiz Kuran'da şunlara dikkat çekmektedir:

De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?"

De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? (Kasas Suresi, 71-72)

Gecenin de gündüzün de oluşmasına neden olan koşulları, dengeleri ve sistemleri yaratan Allah'tır; bunlardan birinin yokluğu durumunda insanlara yardım edebilecek tek güç de Allah'tır. Allah dilerse, sürekli olarak geceyi ya da sürekli olarak gündüzü yaratabilir. Ancak canlılar buna dayanamazlar. Böyle bir durumun söz konusu olması halinde yeryüzündeki yaşam sona erer. Şüphesiz Allah, gece ve gündüzü kusursuz bir düzen içinde yaratıp bütün canlılara yaşayabilecekleri bir ortam sunmaktadır. Bu ise, O'nun sonsuz şefkat ve merhametinin işaretlerindendir. Yukarıdaki ayetlerin devamındaki ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O'nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz. (Kasas Suresi, 73)

Gece ve gündüzün düzenli olarak birbiri ardınca gelişindeki hikmetleri fark edenler ise sadece akledenler, Allah'tan korkup-sakınanlar, düşünenler, yani Kuran ahlakını yaşayanlardır. Bu durumu Allah bazı ayetlerde şöyle bildirmektedir:

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. (Al-i İmran Suresi, 190)

Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır. (Yunus Suresi, 6)

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

Allah insan metabolizmasını geceleri uyumaya ve dinlenmeye uygun bir biçimde yaratmıştır ve bu durumu ayetlerde şu şekilde bildirmektedir:

O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (Yunus Suresi, 67)

Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar. (Mümin Suresi, 61)

Dinlenme vakti olmasının yanı sıra gecenin çok önemli bir özelliği daha vardır. Gecenin yaratılışındaki hikmetlerden biri de, dünya üzerinde genel bir sessizliğin ve durgunluğun hakim olduğu bu saatlerin bazı ibadetler için en verimli saatler olmasıdır. Gece vaktinin, hareketli olan gündüze göre düşünme, okuma ve duaya daha elverişli olduğunu Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır. Rabbinin ismini zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (Müzemmil Suresi, 6-8)

Geceleri Allah'ın yaratış delilleri üzerinde derin derin düşünmek, Kuran okumak, Allah'a dua etmek gibi bazı ibadetler için konsantrasyon daha kolay elde edilir. Bunun bilincinde olan bir mümin, gece vaktinin tamamını dinlenmek veya uyumakla geçirmez. İhtiyaçları, hataları veya eksikleri konusunda yalnız başına ve için için Allah'a dua eder. Arkasında bıraktığı günün bir değerlendirmesini yapar; gün içinde yaptığı hataları gözden geçirir ve bu hatalardan dolayı tevbe eder, bağışlanma diler. Vaktini Allah'ın hoşnut olacağı şekilde geçirir, O'nu anar ve O'na yakınlaşmaya çalışır. Allah'ın varlığı ve yüceliği, ayetler, evrendeki olağanüstü düzen, yeryüzündeki canlılar, bunların sahip olduğu kusursuz sistemler, Allah'ın durmaksızın yarattığı nimetler, cennet, cehennem, sonsuzluk… gibi pek çok konu üzerinde düşünür. Gecelerinin bir kısmını ibadetlere ayıran müminlerin davranış biçimlerini Rabbimiz bazı ayetlerde şöyle övmektedir:

Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler. (Furkan Suresi, 64)

Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler... (Secde Suresi, 16)

Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umut eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer Suresi, 9)

Bu şekilde müminler, gecenin bir bölümünü dua, zikir ve ibadetle geçiren Peygamber Efendimizin bir sünnetini de yerine getirmiş olurlar. Bir ayette bundan şöyle söz edilir:

Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir)... (Müzemmil Suresi, 20)

Rivayetlerde ise, Peygamber Efendimizin Allah'a kendisine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua ettiği ve dualarında Allah'a şöyle yalvardığı belirtilir:

"Allah'ım! Yaratılışımı ve ahlakımı güzelleştir. İlahi! Beni ahlakın kötülerinden uzaklaştır." (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayın Evi, İstanbul 1998, s. 789)

Şunu da unutmamak gerekir ki daha önce belirttiğimiz gibi uyku hali ölümün bir benzeridir ve Allah dilerse, insan bir daha hiç uyanamayabilir. Bu yüzden uyumadan önce geçirilen son dakikalar, insanın bağışlanma dilemesi için belki de son fırsatı olabilir. Allah Zümer Suresi'nde bu gerçeği, insanlara şöyle haber verir:

Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Zümer Suresi, 42)

Kuran ahlakını yaşayan bir mümin uyumadan önce kendisine -belki de son kez- tanınan bu fırsatın değerini bilir. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak içtenlikle Allah'a yönelir, günahlarından dolayı bağışlanmayı diler, her konuda Allah'tan yardım ister ve yalnızca Allah'a dua eder.

 
  şu ana kadar 10998 ziyaretçi (17754 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol